12 Kasım 2011 Cumartesi

bayram şarkıları...

bizde bu tatil motivasyonunu yaratan birinci sebep 3 konser dinleyecek olmamızdı.
Funda Arar, Hüsnü Şenlendirici ve Kubat , Candan Erçetin...
Yıllardır Candan Erçetin'den uzak durmuş biriyim.
Benim için ; o sahne, o repertuar, o danslar o cana yakın kadın büyük bir sürprizdi.
Bayıldım , çok tatlıydı.
Candan Erçetin boşuna Candan Erçetin olmamış.
O kadar oynayıp sesi asla detone olmuyor.
Hiç kliplerindeki gibi snop ve soğuk değil.
Sadece gözleri mavi :)
Hüsni Şenlendirici sanırım özgüven patlaması yaşıyor ama insan o'nu kırk yıllık mahalle arkadaşı gibi hissediyor.
O'nun doğasında var bu.
Seviyorsunuz o kadar...
Ben Serkan Çağlar dinlediğimde sanırım repertuardan kaynaklı çok daha fazla etkilenmiştim ama Üsnü bizim Üsnü işte hali vardı konserde.
Kubat'a diyecek söz bulamıyorum.
Gerçek Türkü dünlemeye doyurdu herkesi.
Çok yetenekli ve çok profesyonel.
Beni en şaşırtmayan Kubat oldu.
Tahmin ettiğim büyüklükteydi sahneyi dolduruşu.
Ama Funda Arar'ı anlamak diye bir kitap yazmak isterim.
Keşke kendi nasıl göründüğünü görebilse.
Özensiz bir elbisesi vardı ve o iriliğine rağmen sahnede kayboldu.
Dekor simsiyah , Funda simsiyah.
O baskın ses bende hiçbir iz bırakmadı.
Otorite değilim ama sahnede sevimsiz olanı ayırt etmek uzmanlık istemiyor.
Yaptığı tek espriye tek kendi güldü.
Ben o'nun senden öğrendim diye bir şarkısı var o'nu çok seviyorum.
Sadece o'nu ...
Diğerleri aynı gibi geliyor, inişler ve çıkışlar.
Sözleri dolu o'na diyeceğim yok ama
O çok sevdiğim şarkıyı bile öylesine söylemiş gibi geldi.
Ve yine takdirler komik ama bizden yine Serdar'a gitti ! bizden bu bayram...
Karaoke gecesi Nuran tüm dikkatleri üstün çekince grup olarak özel istek aldık.
Biz de nolcak canım patlatırız bi Serdar dedik.
Resmen şiştik...
Biz patladık..
Cidden melodi varmış , iniş varmış çıkış varmış...
Dumur olduk.
Biz çok eğlendik umurumuzda değil belki de rezil olduk :)
Serdar teksin...
Ünlü Türk Düşünürüsün :)

bayram havası ....

Tam 7 gün boyunca Antalyadaydım.
Hemen her gün 12.00 ve 14.30 arası denize girilebilir bir hava vardı.
sabahları tatlı bir bahar...
akşam üstleri iyi gelen bir serinlik...
başka uyuyor başka uyanıyorsun...
geçtiğimiz hafta sonu da Bodrumdaydık...
güneş sabah içimize doğdu resmen 2 gün...
Dün dönüşte ; uçaktan iner inmez keskin bir soğuk resmen göğsümüze çarptı...
benim bir Egeli ile bir Akdenizli ile moralim bir olamaz ki...
bu havalar benim havam değil kesin.
İstanbul'da abartısız bahar olmuyor.
Baharı yaşamak için mayısta , kasımda akdenizde veya aşağı Ege'de olmak lazım.
Öyle bir yürüyüş yapmak, güneşten bunalmadan uzun bir sokak kahvaltısı çok az nasip oluyor.
2 yıl önce ağustosta yine bodrumdaydık hiç boğulmadan uzun uzun dışarıda kalıyorduk.
Tabii 12.00-15.30 arası hariç..
başka bakıyor insan o zaman hayata.
İstanbul çok güzel bir şehir ama gerçekten havası hava değil.
Belki de bundan hepimiz boğluyor gibi hissediyoruz.
Bu yüzden herkeste bir gitme havası var.
Havasızlığından güzellikleri de yaşanamıyor ki..
Ben şu Kalamış ve Fenerbahçe parklarına aşığım.
Yıldız Parkında yürüyüş hayaline ağlamış biriyim.
Uygun zamanını 32 yaşımda  toplasan 10 kere  anca denk getirmişimdir.
Şimdi soğuktur, şimdi sıcaktır, şimdi basar....
Antalyayı hiç ama hiç sevmiyorum.
Bana karaktersiz geliyor.
Ama yapay da olsa evet aylardan kasımsa tatil köyleri - otelleri bana iyi geliyor.
Aldığım kilolarda yanıma kar :)
Günde 4 simit, 2 lahmacun yedim ara öğün olarak...
Canım ben....
Şimdi karnım şiş ama anılarım güzel...
Oğlumu , Alin'i ve Leyla'yı çok çok çok daha çok seviyorum.
Nuran'ı ne kadar benimsediğimi bir kez daha fark ettim.
Benimsemek bilmekten çok daha öte birşeymiş o'nu da fark ettim..
Annem sayesinde hayatımda en çok dinlendiğim tatili yaptım.
Ben bunu eşim gibi durmadan check etmiyorum ama belki de gerçekten aşktır devam eden.şaşırtıcıdır ama alışkanlık değil bizimkisi.
Çok ama çok farklıyız kermo ile.
Her an beklentilerimiz, taleplerimiz, kırılma noktalarımız.
Tatiller daha da su yüzüne çıkarıyor farkları.
Ben bu farklara kızmıyorum artık...
Teşekkür ediyorum bize keskin farklarla 10. yılına giriyoruz evliliğimizin.
Takdire şayanız diyorum...
Ama şu var annemden de çok farklıyım ve o'nu da çok seviyorum...
Hatta belki en çok babama benziyorum ve o'na dayanamıyorum...
Benzelikler hayatı kolaylaştırır mı her zaman bilmiyorum...
İstanbul'un havası da benim havam değil ama vazgeçemiyorum .