5 Mayıs 2012 Cumartesi

MÖSYÖ BUTTERFLY....

Yıllarca ben en çok o'nu severim dediğimde; ya bir hatırlatsana nasıl bir tipi vardı derdi arkadaşlarım ta ki Doktorlar dizisinde oynayıncaya kadar...
ilk tanıştığımamız Mösyö Butterfly ile olmuştu. nasıl bir ses tonuydu o , nasıl bir konuşmaydı, Dünyanın en uzun bacaklı adamı mıydı sahneden mi öyle geliyordu...
platonik aşk bu şekilde başladı. alkışlayamacak kadar nutkum tutulmuştu.
kulise gidemeyecek kadar büyük sarsıntılı bir hayranlık yaşıyordum.
ben ilkokul son ya da ortaokulun ilk yıllarındaydım o da o sıralarda 40'lı yaşlarının başlarındaydı.
12 yaşındaydım ve aklım fikrim Harbiye Muhsin Ertuğrul'un oyuncu kapısından girip ona bakmaktaydı...
Vanya Dayı'yı ben Çehov'un hatrına değil o'nu görme merakı ile izlemiştim. O yıllarda Nurseli İdiz su gibi güzeldi ve çok gençti , Tilbe ise daha Rüstem Batum ile evliydi.
Vanya Dayı'yı Cihan Ünal'la oynadılar ben hep o'nu kitlenerek izledim.
Lise yıllıklarımda hep bir yerde karşılaştığımızı hayatımda ne kadar büyük bir yeri olduğunu itiraf ettiğim hayal sahneler doluydu.
Yıllarca seslendirme yaptığı tüm reklam filmlerinin sesini açarak dinledim, kulak kesildim.
Sırf onun dublajı olduğu için takip ettiğim pembe diziler oldu , o'nu dublaj odasında hayal ettim.
Cüneyt Türel'in özel yaşamı hakkında asla bilgi edinmek diğerleri gibi kolay değildi.
Şehir Tiyatrolarının oyunlarında bulamamaya başlamak ve Aksanat'ın açılışı, Tilbe'nin soyadından Batum'un gidip ilk soyadı Saran'ın kalışı, benim üniversite yıllarıma denk gelir.
Abelard ve Heloisse'i izlerken adının ne olduğunu bilemedim ama çok özel birşey yaşadıklarını hissettim.
Oyun İki Filozof'un aşkını anlatır. Bir araya gelemezler ve mektuplarla yaşarlar neredeyse. Aksanat'ın sahnesi küçüktür.Tilbe'nin de Cüneyt Türel'in oyunculukları büyüktür. Ama Selam vermeye çıktıklarında oradan bana başka bir şey esmişti.
Öyle böyle değil çok büyük hayranıydım.
Ne yapsa hoşuma gidiyordu.
Birileri Cüneyt Hoca terstir gibi birşey söylese ne kadar güzel ters de olması diye düşünürdüm.
Hiçbir TV izleyicisi onun ne büyük ve ne serin oynadığını bilemez.
Ben her TV dizisi projesini kabul ettiğinde içimde kesin paraya ihtiyacı var hiç onun harcı değil bu işler diye düşündüm.
Bu platonik aşkta herşey benim kurgumdu. Onun yine insanlarla ilişkilerinde naif ve saygılı duruşunun hak ettiği yerde durmasını sağlayacak hırçınlığı olmamasını da yazdım kafamdaki senaryonun alt yapısına.
Tiyatro öyle birşey ki hadi özledikçe dönüp dönüp o'nu izleme şansım yok.
Palavra'nın eski kaydını dinleyip oradaki genç sesin asla yaşlanmadığını düşünmekten başka hasretimi gidereceğim ne var ?
bir de şiir okumalarını dinlemek...
http://www.cuneytturel.com/siirler
Çok güzel konuşmalar yapmışlar ardından.
70 senin gibi dimdik duran bir adam için çok erken geldi bana.
Ama sen ne ara 70 oldun.
Kelebekler hep çabuk gider sen de benim için öyle oldun...
gitmeseydin...
Işık gibiydin, ışık ol ....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder