18 Haziran 2011 Cumartesi

yazmak istiyorum deyip te yazmamak....
hergün en az 3 kere bunu düşünüp yazmamak...
kim tutuyorsa, neyin mükemmelliği, olgunluğu bekleniyorsa içimde.
yazasım varsa, yazarım o kadardır aslında...
oysa ki; ben sürece bırakılan sonuca gitmeyen her işin sahibini bu arada yaşanılan şikayet döneminden ,haz aldığına, bir şekilde aslında sonuca değil de tam da bu aradaki sürece ihtiyaç duyduğuna inanmıştım.
bu fikrimi denemiş, sınamış, gözlemlemiş hatta inancımı kendimce bilgiye dönüştürmüştüm.
oysa ki ;daha ilkokul yıllarımda artık neyin birikimini taşıyorsam ne kolay yazardım.
Elbette hayallerim vardı dizginlenemeyen, etrafımdakileri şaşırtan ama hızla yazabilmem, her ortamda yazabilmem, yazdıklarımla gurur duymam mümkündü.
bu yıllar çok da kısa sürmedi ta ki lise sona kadar yazabildiğim kadar yazdım.Burada beni çok güzel özetleyen başka bir başlık var elbette arşivlemedim.
Günlüklerimi, hikayelerimi,şiirlerimi, okul gazetesi yazılarımı, staj dönemi röportajlarımı, çalıştığım dergide kaleme aldığım makaleleri arşivlemedim.
Benim yolculuğum belirliydi aslında nerede şaşırdım kendimi hatırlamıyorum.
ilk hikayelerimi kaleme aldığım ilkokul 3. sınıfta kararım yazabilmek sınırsız yazabilmek için gazeteci olmaktı.
Lisede de o yaştan beklenmeyecek bir kararlılıkla bunun eğitimini aldım.
Sonra lise öğrenimim boyunca bu mesleğin erbablarına yakınlaştıkça hayalimdeki özgürlüğe sahip olmadıklarını dinledim.
Bir kere istediğini yazamazmışsın sana belli bir konu hatta belirli cümle sayısı verirlermiş,
bir köşe yazarı olmak için çoook uzun yıllar harcarmışsın, zaten çok çok az kişi sıyrılabiliyormuş, bu meslek adam yermiş, adam kullanırmış, seni mahvedermiş, gençliğin bitermiş.
İlle de yazacaksan dedi, mavi gözlü çok sevdiğim şöhret hocam, roman yaz, kendi yazılarını yaz bunun için de sakın İLETİŞİM okuma , FELSEFE oku.
Sonra dergide staj yapmaya başladığımda ve otomobiller üzerine röportajlar ya da yurt dışından gelen model tanıtımlarını düzenlerken kendimi bulduğumda bir de insanların maaş alamadıklarını anladığımda elbette üniversitede yolum belliydi.
gerçi ben de gelişmiş bir otoriteye itaat var bunu kabul etmeliyim.
Ne kadar başıma buyruk ( son aldığım eğitimlerde iç referans biri olduğumu öğrendim ama yılların insanı kendi içimdeydi gel de geçmişi düşünme analiz etme)
hareketlerim olsa da bir otorite bana bak şudur derse, inanırım. Hemen de yolalırım...

He şu var; çok az kişiyi otorite kabul ediyor bünyem. Çocukluk yıllarımdan beri bu böyle.
Okudum, FELSEFE okudum, tahmin edersiniz ki; çok ve kavramlarla dolu kitaplar okudum, çıta benim için çok yükseldi, durdum...
son olarak eşime askerde olduğunda her gün yazdığım mektuplar , hamileliğim ve oğlum 1 yaşına gelene kadar tuttuğum günlük dışında, sms ve mail yazıyorum :)
kendim için, sevdiğim en sevdiğim şeyi yapmak için, yazmak istiyorum dememek için yazmak için yazıyorum, kaybetmemek için de buraya yazıyorum...
aferin bana...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder