sonsuz sanırım...
2006 yılında 5 gün kaldım Paris'te...
Tabanlarım yürümekten ve metroda koşturmaktan çizmeme yapışmıştı.
Bir aralık ayıydı. Christmas öncesiydi ve çok güzeldi.
Luxemburg Bahçesi o kadar hoşuma gitmişti ki, Tanrım bana burayı baharda görmeyi nasip et demiştim.
Geçen hafta sonu Paris'teydim.
Hava 20 dereceydi. Yaz ortasında bu yıl İstanbul'da hiç yaşamadığım bahar yağmurunda ıslanmanın, toprak kokusunun, yeşilin tadının doruğuna çıktım.
Paris çok büyülü.
Buğulu gözleri olan burnunun çirkinliğine rağmen çok hoş kadın denilen kadınlar gibi.
Mesela benim gibi bir kadın değil.
Benim hiç olmadığım olmak ta istemeyeceğim bir kadın gibi.
Ama benim tanımak istediğim bir kadın gibi.
Ben bu şehirde yaşayamazdım. Sıkılırdım.
Rüyamdı Sorbonne ama gördüm ki ; orada okusam- bunalırdım.
Snop uzak bir havası var...
Bana DENİZ lazım. Hem seyredilebilen hem de girilebilen bir DENİZ...
Ama derseniz ki haftaya gidelim.
Yine gitmek isterim Paris'e.
Gidemezsem de feci aklım kalır.
Benim olmasını istemediğim harika bir gece elbisesi gibi.
Sınırsız Paris tatilim olsun....
Sınırsız şehir turu yapabilirim...
Her rehber kendine özgü...
Hepsini dinleyebilirim...
Onların Parisi benim Parisime katışıyor zenginleşiyor....
Dedim ya ; zenginliği de yolculuğu da severim :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder