Bir gün ummadığınız bir saatte bir sms düşüyor telefonunuza...
Ortak bir arkadaşınız; ........ annesini kaybetti yazıyor.
Tüm kötü haber anları gibi o anda donuyor....
İçiniz donuyor, ruhunuz donuyor, eliniz donuyor, sesiniz donuyor...
Bir yanınız deli gibi aramak sesini duymak istiyor arkadaşınızın.
Diğer yanınız dur diyor şimdi bir de sana mı dert anlatsın ?
Sen bir zamanlar yakın arkadaşıydın, durmalı mısın, koşmalı mısın ?
Çok ağır yükü beraber taşısanız hafifler mi ? Siz ve üzgün sesiniz iki katı yük mü olursunuz yoksa ?
Genç kızlığınızda bazen evde konuşamadıklarınızı konuştuğunuz, her daim derli toplu evinde kendinizi rahat hissetiğiniz, mutlaka mutfakta hazır böreği olan , çayı ne ara demlediğini anlayamadığınız, bir nevi ablanızdı kayan yıldız bu sefer.
Kızı ile ilgili dedikoduları arkadaşınız odadan çıktığında size sorar ağzınızdan laf almaya çalışırdı.
Sizin sırlarınızı saklar, akıl verir , annenizin aksine esprisini de yapar ama kendi kızı ile ilgili konular olduğunda tek kaşı havaya yükselirdi.
Yarım saatte bir yanınıza uğrar , aç mısınız kızlar bahanesi ile konuşulanlara ortak olmak için elinden geleni yapardı.
Ve hiç aramak, sormak da gelmemişti aklınıza... Kim bilir belki de lise mezuniyetinden bu yana...
Şen kahkahalar atan, hafif şişman, sağlıklı yanakları ile hastalığı ölümü hiç ama hiç çağrıştırmayan kare kare fotoğrafları hemen belirdi hafızanızda...
Aslında kızı kadar o da arkadaşlık gerçek bir ablalık yapmıştı ...
Siz 15-16 yaşlarındayken söylediği bir kaç sözü belki de hep aklınıze geldi yaş aldıkça.
Sizden yaşca büyük erkek arkadaşınıza karşı temkinli olmanız için 'bal olsan kaç gün yenirsin düşün , kızım ' demişti mesela.
Ne kadar haklıydı ? Anlamak için zamana ihtiyacınız vardı...
Ne rahattım evinizde, ne güzeldi böreğiniz, ne çabuk olurdu çayınız, içimi ısıtırdı şen kahkanız deseydiniz, diyebilseydiniz keşke...
Peki nasıl başlanır ki kayıp anne ise arkadaşa edilecek söze ...
Anlamsız değil mi tam da o anda başın sağolsun demek...
Moral vermelisiniz, destek olmalısınız , olmalısınız ya...
O an kendi annenizi ve bunu düşünmeden devam eden süregelen ilişkinizi düşünüyorsunuz bir yandan.
Belki sabah aradı yoğunum dediniz ve dinlemediniz bile.
Belki sadece kardeşinizden şikayet ettiği için bunaldınız, yüzünüzü astınız.
Belki çok uzun zamandır gidemediniz yanına.
Kalbinizin tam da üzerine yoğun ağır civa yüklü bir hava çökmüş bir yandan yine de ohh çekiyorsunuz.
Annenizin aklına gitmek gelmesin diye en çok annenizi aramak geliyor içinizden , yok duymasın ne gerek var aynı yaştaydılar diyor annenizden de saklıyorsunuz..
Sıkı sıkı sarılmak 3 yaşında iki yanı örgülü saçları küçük bir kız çocuğu gibi dizinde yatmak ne olduğunu neden o hale geldiğinizi anlatmak ağlamak ve hep benimle kal anne demek istiyorsunuz.
Büyük ihtimal koca kadınsınız ya yapmıyorsunuz keşke yapsanız...
Tüm annelerin gitmesi için hep çok erken değil mi ?
Ne çok yapmaları gereken var hep...
Ne çok sorulması gereken...
Ne çok sizce bilinmeyen onca çoktan çözülmesi gereken...
Ne çok insan var birlikte oturulup kızılması gereken...
Ne çok huyu var değil mi annenizin daha düzelmesi gereken..
Ne çok huyunuz var değil mi annenizin düzeltmesi gereken...
Ne çok cümlesi var daha isyan ettirecek özel hayatınıza müdahale eden...
Ne küçük bir hayatınız var değil mi onsuz müdahale bile gerektirmeyen...
Vakit kendi annemize ve hayatımıza değen tüm annelere kendi bildiğimizce çok geç kalmadan teşekkür etme vaktidir.
Kiminin esprisi, kiminin yağmurlu bir günde verdiği şalı, kiminden öğrendiğiniz bir özlü söz, kiminin üşenmeyip size sardığı dolmalar için...
İyi ki yaptın diyeceksiniz inanın...
Haydi şimdi; Tüm annelere biz KİM olursak olalım anne kimliklerini teslim edelim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder