Bugün bu bilgiyle mücadele ederken yakaladım kendini.
Çünkü portresi çizilmiş olan kadının elbisesi gerçekten plileri ile orada duran bir kadife olmaya o kadar yakın ki...
Zihnim bana oyun mu oynuyor bir de dokunsal olarak kontrol etmeliyim güdüsü yaratıyor.
Flaş ; yağlı boya tabloya zarar veriyor bildiğim kadarı ile resmini çekemedim ama o resmi umarım internette bulurum ...
Her resmin hikayesini dinlemek önünde öylece durasım vardı.
Yine saatler, kısıtlı zamanlar, köprü gerçeği evde bekleyen çocuk, dinlendirilmesi ve ayıp edilmemesi gereken anne konuları yüzünden hakettikleri vakti ayıramadım ama 1 saatliğine dünyadan koptum mu? koptum...
Bir de bugün şunu anladım yurt dışında koştur koştur müzelere gittiğimizde aklımda hep gidilecek yeni yer yetişilmesi gereken öteki program oluyor.
Yani benim için öyle.
Bugün 1 saatti ama tam bir kopuştu.
Hollanda'ya kadar uzandım döndüm.
Resimlerin hikayesi resimlerle o dönemi o ülkeyi yaşamak ne kadar kutsal ?
Ve ne kadar gerçek...
Yorumları dinledikçe , Cengiz Hoca geldi aklıma ?
Nereden Biliyorsun ?
Felsefe 1. sınıfta ilk öğrettiği şeydir.
Nereden Biliyorsun ?
Bir Sanat Eserinin şu ya da bunu anlattığını iddia etmek tam böyle birşey...
Belki de olgunlaştıkça dinlememek sadece o ressamın zihnine kendi zihninle girip serbest kalmak en doğrusudur.
Daha o kadar KANT'ın KENDİNDE ŞEY ( DING AN SICH ) * noktasında değilim ...
Merak ediyorum, dinliyorum...
Enfesler....
Tablolar enfesler....
Gitmek , bakmak, zaman yaratmak, içine girmek, yaşamak ; ressamı kendi imgelerinde yaşatmak lazım..
*duyularin dünyadan gelen mesajlari almaya yarayan araçlar oldugu, basit alginin etki ile tepki arasindaki bire-bir sürekli bir baglanma iliskisinden dogdugu varsayimi hem öznelciligin hem de nesnelciligin dayandigi davranisçi bir varsayimdir .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder