İşte içine girdiğiniz anda ışığı beyaz sabun köpüğünü andıran ve kokusuyla içinize işleyen evler vardır. Küçük küçük birşeyler vardır sağda sola ama o kadar yerlerindedir ki. O objelerle yapılmıştır sanki ev. Sonradan derli toplu dediğimiz evler raflarında hediyelikler olmayan evler oldu. Minimalist tarz derken yaşamaktan yaşadıklarımızın anılarını saklamaktan da biriktirmekten de korkar olduk. Şimdilerde dekorasyon ve aksesuar satan yerlerden gidip eskitme ürünler alıyoruz tezat bir şekilde. Silinmeya yakın fransızca yazıların olduğu tepsiler, paslanmış demir görüntülü avizeler. Bunların kendisi o beyaz sabun kokusunun içinde kendiliğinden olmalıydı sanki. Anılarıyla, yaşanmışlıklarıyla eskimeliydiler.
Aldığım masa özrütüsünün baskısı yıkanmaktan çıkmış izlenimi veriyor. Masa örtüleri inanılmaz pahalı bu arada. Sanırım 9 yıllık evlilik boyunca sadece evlenirlen örtü aldım ve sonrasında hep amerikan servislerle yaşadık. İyi oldu karaktersiz örtüye 69 tl verdikten sonra bana anneannemin aylarca uğraşarak yaptığı dantel örtüyü hatırlamak düştü. Eminim şimdi onlar da moda olacak ve çılgın paralara satılacaklar. Derli toplu sakladığım bir 5 yaş bale resitali kıyafetim var bir de bu dantel örtüler. İşte benim hayalimde hatırladığım o evlerde dantel öyle bir nüfuz eder ki mobilyaya seyredesiniz olur. Ama bazı evlerde danteller boğazınızı sıkar televizyon ve telefonun üzerinde bile dantel veya dantelvari birşeyler vardır. Böyle birşeyin cılkı çıkınca nefret geliyor ve insan toptan redediyor. Demek ki; herşeyin vakti ve zamanı var. Ortalama bir objeyi sağlıklı bir biçimde 20 yıl saklarsak yeniden moda oluyor.
Çocukluğumdaki ürünlerin reklam afişlerini saklsaydım bugün çerçeveletip astığımda zevk sahibi bir dokunuş sergilemiş olacaktım galiba. Çünkü şu an poster niyetine bunlar satılıyor.
Benim bu yarı hayal yarı gerçek evlerin sahibi kadınların bir de en dayanılmaz özelliği ipek tenleridir. Öyle çok güzel değildirler ama ciltleri yaşları kaç olursa olsun beyaz ve tertemizdir. Bu da sanırım beyaz sabunla yıkanmaktan ama ben de hiç olmayan bir özellik işte bu ev sahibelerinde var. Artık gül suyu mudur, nivea krem midir, talk pudrası mıdır neleri varsa ellerine ayaklarına nerelerine lazımsa düzenli kullanırlar. Nereden mi biliyorum? Banyolarında hep bu şişelerin , paketlerin veya tüplerin bitmişleri vardır çünkü.
Oysa ki benim kremlerim hep var hiç bitmez. Kullanmıyorum sadece alıyorum. İrdelenmesi gereken bir hastalık. Neyse en azından farkındalık var...
Herşeyi yerli yerinde olan, temizlik kokan bu evlerde , kızartma da yenir, sarmısaklı yoğurt ta, balık da yapılır, köfte de....Yemek kokusu sevinç sebebidir. İştah arttırılır. Oturulup kırk saat havalandırma sistemi tartışılmaz. Leş gibi yemek kokmaz, mis gibi yemek kokar.Köftenin ekmeği gerçekten bayatlamış ekmekten konur. Saklanan bayat ekmekler vardır. Kısık ateşte köpüklü türk kahvesi de içilir geç kalma telaşı olmadan. Kimse kolestrolden bahsetmez veya kahvenin zararından.
Çocuklar alt rafların karıştırılmaması gerektiğini bilir merakla yaklaşır en fazla ellerler. Ama bu eşyaları yerlerinden kaldıramadıkları için sevilmediklerini düşünmezler, özbenlikleri zarar görmez en fazla evin kuralları olduğunu düşünürler. Psikopat olmazlar...
Şu günlerdeki en kıymet verdiğim hayal bu. Hayal miydi gerçekten çıkamıyorum içinden. O kadar var ki her detayı bende ve o kadar uzak ki...
Nerede bu ev?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder