Sanırım 5 yaşına basmak üzereydim.
Teşvikiye Kalıpçı Sokak Kumru Apartmanına taşındığımızda. Yokuş bizim eve kadar kabul edilebilir bir eğimde daha aşağısı iyice çekilmez diklikteydi. Hatırımdaki Teşvikiye- Nişantaşı anıları bu apartmana taşınmamızla başlar.
Annem beni özenle giydirirdi. Sarı etek , beyaz bluz, sarı ayakkabı, sarı toka. Aynı kombinasyonun kırmızısı da vardı ve diğerleri...Saçlarım iki yanda at kuyruk.Sokakta oynamadığım için bir grup kız bana şöyle sataşır ben tuhaf bir kızgınlık ve gurur yaşarım, annemle güleriz 'süslenmiş de püslenmiş - süslenmiş de püslenmiş...' Ben okuma yazmayı bu evde öğrendim.
Annemin kestiği heceleri birleştirip okuyunca kızartma yapan annem kızgın maşa ile burnumu sevinçten bu evde tuttu.
Bu evde ayakkabım ayağıma olmuyor dediğimde annem burnunu vur dedi ben de kendi burnumu yere vurdum :)
Yazı yazmaya başlamanın verdiği coşku ile odamın duvarlarına perdelerine bu evde yazılar yazdım. Annem çözümü çizgili çarşaflarda bu evde buldu ve apartman yönetiminden ihtar aldık :)
Bu evde annemle babamın yatağının büyük ve keyifli bir yer olduğunu fark ettim.
Günlerin rutin resmi şöyle o yıllarda : Sabahları Annemle yokuşu tırmanırız beni bir öksürük krizi tutar, sonra geçer...
Babamın Hacı Emin Efendi Sokaktaki Kırtasiye dükkanına gideriz.Kalıpçı sokakla Hacı Emin Efendi sokak arasındaki tüm dişçi, avukat , sokak isim tabelaları, mağaza isimleri her gün okumaktan ezberimdedir.Sonradan taşındığımız sokaklardan biri olan Hostes Rona Altınay veya Göknar Sokak'ın köşesinde olan ve ismi sıklıkla değişen ama o zamanlar Lalezar Pastanesi olan Pastaneden birşeyler alırız. Yanındaki manavı iyi tanırız. Babam AŞAĞI'dan mal almaya gider. İşte orası EMİNÖNÜ'dür. Biz annemle dükkanda kalırız.....
Dükkanda kaldığımız uzun saatler boyunca önce bütün çocuk kitaplarını okurdum sonra dükkandaki tüm kitapları okumaya yaşıma ve boyuma bakmadan gelen herkese önerilerde bulunmaya başladım.
Dükkanımızın karşısında ki apartmanda Mazhar Osman'ın eşi oturur, beni çok sever, anneme yurt dışından kumaş hediye getirir, annem de özel günler için bana o kumaşlarda elbise diktirir ve beni bu teyzeye ziyarete götürürdü.
Sanki hayatta herkesi eleştirirdi de bu yaşlı kadın bir tek beni severdi. Ben Mazhar Osman'ın evi ile ve ismi ile o zaman tanıştım.
O'nun alt komşusu , bol küfürlü konuşan Cafer Amcanın oğulları Can ve Kut'la oynamaya giderdim. Aynı apartmanda iki daire bu kadar farklı olabilirdi. Üst katta çılgın bir düzen alt katta çıldırasıya bir karmaşa :)
Can ve Kut çok yaramazdı ve çok zekilerdi. Sanırım Kut 3 yaşından beri satranç oynuyordu, salonda uçtuklarını benim de onlarla kan ter için de kaldığımı hatırlıyorum. Çok eğlenirdik. Kut; annem ve babama , teyze - amca demez isimleri hitap ederdi. Anneleri Ayşe Teyze ikisinin peşinde koşmaktan evi sanki öylesine bırakmış, bezmişti.Ben bu apartmanda en çok Elif'i severdim. Elif apartman görevlisinin kızıydı, yeşil gözleri vardı. O yaşlarda Beren Saat bakışı vardı ...
Nişantaşı Anadolu Lisesi'nin tüm öğrencilerini tanırdım.
Bu sokakta aynı apartmanda oturan eltiler vardı. Neden annemle babam onlara eltiler derdi bilmiyorum.
DÖLER'de çalışan Teyin, Uyuşturucudan çok genç yaşta ölen Pelin, O'nu evlat edinen yaşlı teyze ve elinde poşetle gezen temizlik hastası kız kardeşi, Sağlar Kasap, Çağ Pastanesi, Şahap, Tuhafiye, Selim Eczanesi....
Bunlar ilk anılarım...
İlkokula Selim Sırrı'da başlayıp, Nilüfer Hatun'da bitirdim. Babamdan gizlice Esin Kitapevi'ne sonra da Dünya Gençlik Merkezine gittim.
Majestik'te HOT DOG yedim. Lise zamanı üst katında bilardo oynandığını fark ettim.
Tunaman Pasajı normal bir pasajken ve alt katı mermer masaları olan bir kafe iken orada dinlendim.
Nişantaşında Akkirman Sokakta oturup garip bir halkı da tecrübe ettim. Öyle bir apartmandı ki; Manikürcü, İranlı Göçmen Aile, Manken ne ararsanız vardı.Şimdi Nişantaşının göbeği olan o zaman bizce Fulya'ya yakın olan sokakta şehrin ortasında su kesintisinin ne demek olduğunu deneyimledim.
Topağaçı Migrosta hep Sabiha Ablanın kasasında sıraya girdim...
Büyük Çiftlik Sokak'ta yaşadığımız yıllarda pazarları ve bayram tatillerinde Nişantaşında bir tek ben ve ailem kalmış hissini bolca yaşadım.
Bolca yokuş tırmandım ve indim.
Kifidis'ten her ay kardeşime ayakkabı alırdık.
Ersan Spor birden yok oldu, şaşırdık.
Taksinin yaşamın gerekliliği olduğunu öğrendim.
Her hallice semtin dibinde bir kaos olduğunu fark ettim.
Yıllarca Samanyolu sokak ve 3 kahvelerin neden bu isimleri aldığını düşündüm.
Teneke Mahallesinin nasıl Residencelar diyarı olduğunu yaşadım.
Dünyanın en yüksek binasının Valikonağı Plaza olduğuna inanmışken gayet normal bir binaya dönüştüğünü gördüm.
Amerikan Hastanesi'nin içinden asansörle eve hep kestirmeden gittim.
Diş Hekimliği Fakültesinin bahçesinde bisiklete bindim.
İlk Mektubumu Teşvikiye Postanesinden attım.
Maçka'da okudum.
Reasürans Pasajında kavga ettim.
Pazar günleri Elmadağ yolunda babamla yürüyüş yaptım.
Demokrasi Parkının İnşaat halini , sonra bittiğini yepyeni halini deneyimledim, orada Saint Bernard köpeğimizi gezdirip yorulunca kucağımda taşıdım.
Genç kız olduğumda Esra ile giyinip süslenip kafelerde oturduk...
Nişantaşı Mc Donalds'ın açılışını gördüm.
Alaaddin'den Damga Pulu almaya gittim.
Ailem ben 15 yaşındayken Nişantaşın'dan taşınırken Mağazada işe girdim ben 5 yıl daha burayı yaşamayı seçtim.
Dilberlerin Naf Naf olduğunu, WENDY'S in STEFANEL olduğunu hiçbir mağazanın kalıcı olmadığını ama hep binaları orada olduğunu keşfettim...
Sonrasında yaklaşık 10 yıl ben bu semte küstüm...
Beni, ailemi, benimle ilgili hafızasını silmiş gibiydi...
Başka bir kitle gelmiş benim büyüdüğüm, yaşadığım, yollarında ağladığım, aşık olduğum sokakları ele geçirmiş gibiydi.
Ben burada Musevi lehçesini taklit edip gülmeyi, çiçekcileriyle pazarlık etmeyi, ilk kez Kerem GÖRSEV'de jazz dinlemeyi öğrenmiştim.
Bu semtte kendi kendime doktora gitmeyi bilirdim. Güzelbahçe hastanesi Amerikan Hastanesine benim gözlerimin önünde katılmıştı.
İlk fönümü burada çektirmiş sokak sokak segment segment kuaförleri tanımıştım.
Veterinerlerinde köpeklerimi iyileştirmiş bazen de kaybetmiştim.
Dilek Bale'den ilk bale kıyafetimi almış, Metronom'da bale öğrenmiştim.
Paris Aksesuar'da ne ararsan bulunur bilirdim.
Görgülü'nün poğaçasının boyunu, karadut suyunu bazı mevsimler yaptıklarını,Affagato'nnun kremalı kahve olduğunu fark etmiştim...
İlçe Milli Eğitimi Binasının parmaklarının yanındaki dar betonda kendime tramplen yaratmıştım.
İnsanın büyüdüğü yeri , hatıraları kaybetmesi bunlara 10 yıl küsmesi büyük bir boşlukmuş.
Matematik Sınavı öncesi dua etmeye gittiğim Teşvikiye Camii'ndeki cenazeleri CEM YILMAZ'ın güneş gözlüğü skeci ile hatırlamak.
Geçtiğimiz hafta bana ait olan kısmı ile barış imzaladım yolum düştüğünde.
Bu kadar tanımadığım insana ait semtin bana ait kısmı ile.
Yeniden keşfetmeye ama hafızamdakilerden acı değil tat almaya odaklanmaya karar verdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder