26 Şubat 2012 Pazar

Ağlama Filmlerim...

Üzülmeye zerre kadar tahammülsüzüm bu aralar.
Aslında anne olduktan sonra.
Çocuklar ve hayvanlarla ilgili acılar resmen içimi kanırtıyor.
Kızıyorum da acı üzerine kurulmuş, kurgulanmış herşeye.
Beslemedikten sonra ruhumu neyleyim sanat eserini tadındayım artık.
Oysa ki ; çocukken romamların en acı vereni en sevdiğim olurdu.
Küçük Kadınlar'ı bundandır 3 kere falan okumuştum.
Puşkin'in Yüzbaşının Kızı, sonra Anna Karenina...
Kırk yılın bir başı tek başıma sinemaya gidesim oldu.
Bu hayatımda 2.'dir.
İyi beni ambulansla çıkarmadılar sinemadan.
Çok ağlıyorum ben ya.
Çok içine giriyorum.
Zenneydi beni bu kadar ağlatan.
Bence pek çok ödülü hakediyor.
Renkler, çekimler...
Lisede Ali Hakan bir film iyi filmse son karesini hep hatırlarsın demişti.
Bu filmin son karesi gitmiyor gözümün önünden.
Metafor kullanımı çok başarılı ...
Sonra evde Savaş Atı'nı izledik kermoyla.
Kermo da hoş ...
Nice Çağan Irmak filminde gözünden bir damla yaş gelmez.
En dramatik haberler 'ee kızım , hayat böyle bilicen böyle yaşayacaksın ' halindedir.
Benim höngürrrt diye ağlamam alışagelmiş bişi de o da ağladı.
Tanrımmm o ne güzel at..
O ne asil hayvan, o nasıl bakış...
Ne güzel bir anlatım dili...
Yetenekli insanlara kazak örüp gönderesim geliyor.
Spielberg'e benden bir haroşo..
Gerçekten öyle bir duygu uyanıyor içimde.
Çağan yazınca aklıma geldi Dedemin İnsanların'da da çok ağladıydım.
Babaannemin evinin aynısıydı Girit'teki ev.
Bir de kiminle konuşsam aaa ben izlediydim diyor neyi izlediysem.
Erken mi uyuyoruz? uyuşuk muyuz ?
Herkes ne çok şeyi bir arada yapıyor kardeşim.
Takdirlerimi sunarım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder