İstanbul'un çocukları birbirleri ile üniversite hayatı ile tanışırlar.
Karşı tarafın çocukları ile İstanbul çocukları.
Kadıköylüler'le, Beşiktaş'tan Mecidiyeköy'e devam edenler.
Üniversite hayatında karşı taraflı arkadaşlar edinilir.
Vapurla, Taksim dolmuşu ile ya da Bostancı :) köprü geçilmeye başlanır.
Her 2 tarafa geçenin de dönüş vardır kafasına.
Vapur saatleri, dolmuş saatleri, 212 saatleri bilinir.
Öğrenciyken köprüdeki sıkışıklık can sıkıcı değildir. Daha çok sohbet edilir, daha çok müzik dinlenir neticede iş saatlerinde geçmek çok da sık başına gelmez insanın.
Avrupa yakasında doğup büyüdüyseniz Anadolu yakasına geçtiğiniz de yuvarlak bir döngünün içine düşmüşsünüz gibi gelir. Dünya evet yuvarlaktır Anadolu yakası hepten yuvarlaktır :)
Biz Kadıköy'den dolmuşa binip Gülnur'la Kalamış'a bir tatlı huzur almaya gitmek istemiştik, epey yol gittik arabada kimse kalmadı, neredeyiz demiştik adam Bostancı demişti, biz Kalamış'a ne zaman geliriz dedik, döneceğiz demişti :)) Dönüp Kadıköy'e gelmiştik...
Dershaneden arkadaşım Erenköy'de oturuyordu, doğumgününe gelmiştik , tek Avrupa yakası insanı bizdik.
Anadolu yakası gençleri dingin ve rahattırlar bizler huzursuzduk. Yakamızda değildik dönecektik :)
Kermo ile ilk çıkmaya başladığımızda bir pazar beni fenerbahçe romantikaya götürdü , içimden Yıldız Parkının düz ve önünde deniz olanı diye düşünmüştüm.
Başka bir gün Bağdat Caddesindeki Kristal'de ( starbucks olmadan ) hamburger yedik , nişantaşı piknik büfenin hamburgerinin aynısı ama burada oturma yeri çok diye düşündüm.
İş hayatına atılınca Kadıköy'lü arkadaşlarınızı hep bir taksime götürme onların da sizi vapurla Kadıköy'e geçirme motivasyonları olduğunu görürdünüz.
Huzursuz oluyorum demişti birgün Buket. Vapurdan iniyorum Beşiktaş'a geliyorum huzursuz oluyorum.
Evet Avrupa yakası huzursuzdur. Daha telaşlıdır. Yolları daha karışıktır. Yuvarlak ve paralel değil, dağlar denize dik :) bir tarzı vardır. Herşey daha uzun sürer. Alternatif çoktur. Önce birşey Avrupa yakasında olur. Bir mağazaya caddede yeriniz var mı diye sorulduğunu görürsünüz. Oysa ki caddedeki tüm mağazalar zaten Avrupa'da vardır bu soru sorulmaz.
Evlendikten sonra Anadolu yakasına taşındık. İlk sebebi gerçekten oturacak semt bulamayışımız seçtiğimiz, Yeşilköy, Etiler ve Gayrettepe gibi semtlerde bizim maaşımızla ödeyebileciğimiz kiralardaki evlerin EV olmayışıydı.
Bize Bostancı'daki Deniz manzaralı şimdi baktığımda maksimum 90 m2 neti olan ev o zaman leb-i derya salon salomanje gelmişti. Aşık olmuştum ben.
Bir Avrupa yakası çocuğu olarak çok sevdim ben Anadolu yakasını. Gemileri, Treni, Trenin kestiği yollarda kaybolmayı, Dalyan'ı, sahil yolunda bisiklete binmeyi, dolmuş rahatlığını. Kozyatağı- İçerenköy denklemini çözdükten sonra hayat çok basittir bu yakada.
Şimdi 10 yıl oldu. 22 yıl Avrupa'da , 10 yıldır Anadolu'da yaşıyorum.
Gece eğlenceleri değilse beklenti yemek yemekse herşey elimizin altında.
Son 2 haftadır İstanbul'un en çok İstanbul oluşunu tamamlayan şeylere denk geliyorum hiç de özlemediğimi düşündüğüm Avrupa yakasında.
Geçtiğimi hafta 1 öğlen kermo ile yeniköy'de balık yedik.
Allah'ım nasıl bir güzellik, yalı restaurant..
Nasıl bir palamut...
Palamutluluktu resmen.
İşte o resim o manzara ve o balık ( belki ben denk gelmiyorum şans) bu yakada Koçosundan Lacvivertine hiçbir yerde yok.
Öyle bir şey ki İnsan neden bu şehrin azabını çektiğini o resmin ve o tadın içinde olunca anlıyor.
Sonra Nuran'la Sarıyer yolunda müşteriye gittik.
Hadi dedik ucundayız Rumeli Kavağında yemek yiyelim.
Herhalde nutkumuzun tutulması bu demekti.
1 saat gibi bir süre Gelişli'de oturduk ve midye yedik.
Yaptığımız işin , o yolu tepmemizin , hayatımızın anlamı yerine geldi.
Ben tam 34 aydır midyeyi Bodrum dahil ağzıma sürmemiştim.
Çıtır çıtır çocukluğumdaki gibi.
Babam hafta sonları kavağa götürürdü bizi ondanmış Midye bulamıyışım.
Gitmiyorum ki hiç...
Yeşilin maviyi sarmalladığı, karadenize doğru açılan kooocaman bir ferahlık...
Bunu yaşamıyorsan gitmek istersin bu şehirden.
Bu şehri bu şehir yapan tam da bu...
Boğaz ve Avrupa'dan Boğaz'a bakmak...
Anadolu yakasını evet tek geçerim ama aslan payını bu sebepten Avrupa almış yapacak birşey yok.
Keşke trafik olmasa keşke bunlar 3 yılda 1 yapılabilecek şeyler olmasa da anlamlı olsa İstanbul'da olmak.
Yeniköy'de bir emeklilik evi, boğazda yapılan bir yürüyüş, Kavak'ta öğlen yemeği...
Kutsal üçgen budur....
Kutsayalım, tapınalım ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder