Bugün gazetede okuduğum bir yazı tam olarak neye kızdığımla yüzleştirdi.
Bir müzisyen çift 5 yıldızlı otellerde jazz söylüyorlar ama denizde olmak istediklerini anlıyorlar tekne alıyorlar ciddi borçları oluyor bu amaç uğruna heryere haber salıyorlar oyun havasından Türkçe popa her tür söylerek düğünlerde para kazanıp borçlarını ödüyor ve amaçlarına ulaşıyorlar. Bu süre zarfında bu işi yapmak zorunda oldukları için adam ülser oluyor ( bu da olmasa muhteşem bir hikaye...)
Bu hikayeyi okuyunca takdir edince zaten böyle olmalı deyine hayata yine sonuç noktasından baktığım gerçeği bir kez daha su yüzüne çıkıyor.
Oysa ki benim yakınımdaki insanların çoğu sürecten zevk almaya odaklanmış durumdalar. Bu süre içerisinde yaşadıkları hayal kırıklıklarına ortak olamıyorum. Sinirleniyorum. Pasif Agresif bir düzleme geçiyorum.
Hayatımda olanların şikayetlerini dinlerken ki şurada zaten şikayetleri dinlerken benden çözüm bulmamı beklemediğini karşımdakinin bazen sadece konuşmak için konuştuğunu bazen şaşırmamı istediğini bazen benim de benzer şikayetimi duyarak tatmin olduğunu anlamam bile maksimum 3 yıldır.
Şimdi geldiğim noktada ise O SON NOKTA tatmin noktası değilse bu sevmediği süreci yaşaması anlamsız geliyor yok TAM DA İSTEDİĞİ UĞRUNA hoşlanmadığı bir yolculuk yapıyorsa şikayet etmesi yine anlamsız geliyor.
Bunu her an yaşıyorum. Özel ilişkilerimde duvara toslayıp hayal kırıklığı yaşayarak geldiğim boyutlar dışında beni pek az şey tereddütte bırakıyor. Tereddüt anı sürekli bir kontrol aşaması bana zaman kaybı ve aşırı itina gibi geliyor. Şu eğitimler frenlemese beni 'mıymıy' tanımım yapışmak üzere o kişinin üzerine.
Bu çiftin yaptığı bana çok doğru geldi. Çok başarılı geldiler. Şarkı söyleyebiliyorlar sevdikleri türü zaten söyleyebiliyorlar ama bu istedikleri parayı getirmiyor rotayı kırıp amaca hizmet eder hale geliyorlar. Oysa ki benden başka bu yazıyı okuyan adamın ülser olmasından ne kadar zorlu bir süreç yaşadıklarına takılabilir.
Ve zaten hayatımız süreçlerin içinde bitmiyor mu?
Bende zaten istediğimiz sonuçlarla o sonuçlara ulaştıran süreçlerin zaten zıtlığı içinde barındırması gerekliliğine dair muhtemel yanlış bir inanç ta var.
İyi yemek yapmak...Hemen yamakların usta olana kadar saatlerce kısık ateşte dibi tutturmadan karıştırmaları gelir aklıma bu yoldan geçerler ve usta olurlar.
İyi sporcu olmak...Karete Kid'de Bay Miagi'nin boya yaptırması gerekmiştir :)
İyi balerin olmak...Hemen siyah kuğu sahneleri dolanıyor gözümün önünde
Başarı için çok çalışmak gerekir...
Bu inancı nasıl oluşturdum bilmiyorum.
Çünkü ben başarılı bir öğrenci olarak asla sınavlara çok çalışmadım.
Okulu bu kadar dönülecek bir yer olarak hatırlamamın ardından derslerden sonsuz bir zevk almam ve muhteşem bir tiyatro eseri izliyor gibi hocalarımın el kol hareketlerini bile hafızama kaydetmemden mi kaynaklı yoksa ?
İş hayatında işimize gelmeyen onlarca sahnede tepkisizliğim nerede edindiğimi hatırlamadığım bu inanca bağlı.
Sürecin içinde sonsuz bir zevk aramamız bana abesle iştigal geliyor.
O yüzden de zaferleri sonuçları kutlama konusunda beklentim yüksek.
Zaten o sonuç için yaşayan ben bir de üzerine layığı ile bir kutlama ile karşılaşmıyorsam performansımın bittiği andır.
DHL'in personel yönetimindeki en büyük başarısı buydu ya da benim kanımla uyuşan.
Can çıkaran süreçler TAÇ takılan sonuç anları.
Şimdi Erol Hoca en can alıcı soruyu sorduğunda....
'Peki iyi evlat yetiştirmek için annenin eziyet çekmesi gerektiğini nereden çıkardın ?'
Bu soru her ana uygulanırsa ....
Ya birileri hep diğerini buna inandırıyorsa...
Aykut OĞUT'un kitabında da şu vardı. Çok para kazanmak için çok çalışmak gerektiğine inandığım için çok çalışıyordum diyordu. Oysa ki bu inancını değiştirdiğinde az çalışarak da ne kadar çok para kazanabildiğini deneyimlemişti.
Geliri iyi olan arkadaşlarım çalışmaktan şikayetlendiklerinde iyi de sende bu parayı kazanmayı tercih ettin diyorum.
Ya o ya bu gibi.
Aslında iki seçenek yok ortada.
Bu adam oyun havası söylemek gururunu incitti de mi ülser oldu bilmiyorum röportaj bu duyguyu vermek istiyor gibi .
Ben niye gastrit oldum onu bile bilmem zor.
O sonuçlar o hedefler varsa yürünen yolda biraz daha yeşilden yürümek yolu uzatma hakkını kendinde görmek, bilgi katmak, baharat serpmek, koku eklemek, fonuna müzik koymak, zevkini arttırmak için elimizden ne geliyorsa yapmalı bunu görüyorum artık.
Sadece sonucun zaferini değil sürecin tadını çıkaranların canları acımıyor resim ortada.
Mantık koşulları içinde diyor şimdi iç sesim.
Ticaret yaparken bir operadaki ihtişamı kovalamak olmamalı.
Eziyet çekmemekle gamsızlık arasındaki sınır gibi tanımım.
Esnemekse benden bu kadar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder